Bir Evrimci Nelerden Mahrumdur?

Propagandanın yoğunluğuna aldanmaksızın, evrim teorisinin izah etmek iddiasında bulunduğu konular ile hiç bir izah getiremediği konuları mukayese edersek, bu kuramın yanına bile yaklaşamadığı konuların, izah eder göründüğü konuları hem sayı, hem de önem itibarıyla çok gerilerde bıraktığını görürüz. Evrim teorisi, canlı vücudunun meydana gelişi ve «tekâmülü» etrafında dönüp dolaşmakta, mutasyonlar ve tabiî seleksiyonla her şeyi güya aydınlığa çıkardığını sanmaktadır. Fakat hayat, bir canlının cesedinden çok daha fazla bir şeydir. Vücudun kendi içindeki organizasyonundan başka, canlıların birbirleriyle ve çevre ile olan fevkalâde hassas ve girift münasebetleri de, hayatı izah etmek iddiasındaki bir teorinin açıklamaya mecbur olduğu, son derece geniş kapsamlı bir konudur. Burada evrim teorisinin önü, her zamankinden fazla karanlıktır. 

Meselâ bundan önceki bahislerde sözünü ettiğimiz yaprak kesen karıncanın mükemmel bahçıvanlığını evrim teorisi izah edemez. Eğer karıncanın, bu mesleğin inceliklerine milyonlarca sene süren sayısız mutasyon ve tabii seleksiyon işlemleri neticesinde vakıf olduğunu iddia etmeye kalksa, bu müddet zarfında karıncayı açlıktan muhafaza edecek bir tedbir icat edemez.

Bir sivrisineğin dünyaya gözünü açar açmaz hedefini bulup anestezisini yapıp hortumunu sokarak bir hemşire maharetiyle kan almasını evrim teorisi izah edemez. 

Bir bal arısının kendisine hiçbir şey öğreten olmadığı halde çiçek çiçek dolaşıp en halis bir gıdayı imal etmek üzere malzeme toplamasını, özel danslarla arkadaşlarıyla haberleşmesini, bir geometri şaheseri olan peteği milimilimetrelik bir kusura meydan vermeyecek şekilde inşa etmesini evrim teorisi izah edemez. Bir insan yavrusunun dünyaya geldiğinde kendisine lâzım olacak yegâne maharet olan meme emme işlemini, daha anne karnında iken başparmağını emerek öğrenmiş olmasını evrim teorisi izah edemez. 

Örümceğin ağını, kuşun yuvasını, karıncanın apartmanını, kunduzun akılları hayrette bırakan mimarlığını evrim teorisi izah edemez. 

Okyanusların derinliklerinde yaşayan balıkların elektrik jeneratörlerini, yunus balığının radar, yarasanın sonar sistemini, çıngıraklı yılanın infrared ışın tertibatını evrim teorisi izah edemez. 

Gül ile bülbül, çiçek ile arı ve kelebek arasındaki aşk maceralarını evrim teorisi izah edemez. 

Yavru ördeklerin güz mevsiminde, kendilerine ne yapacaklarını ve nereye gideceklerini gösteren hiçbir yetişkin hayvana ihtiyaç duymaksızın kendiliklerinden bir yerde toplandıktan sonra doğru istikamette göç uçuşuna çıkmalarını evrim teorisi izah edemez. (Evrim teorisi, kuşlarda ve balıklarda yaygın olan göç hadiselerinden hiçbirini izah edemez. İngiltere'nin Galler bölgesinde yaşayan ve Amerika'da hiç bulunmayan bir cins kuşlardan (Manx shearwater-Puffinus puffinus puffinus) bir grup, yakalanarak sandık içine kapatılıp uçakla Amerika Birleşik Devletlerinin Massachusetts eyaletine getirildikten ve burada serbest bırakıldıktan sonra, bu kuşlardan birçoğu kısa zamanda kendiliklerinden, aradaki Atlantik Okyanusunu aşmak suretiyle 3200 mil uzaklıktaki memleketlerine dönmeyi başarmışlardır. Kuşlardan bir tanesinin bu mesafeyi,' 12 gün 12,5 saatte aldığı, yani mümkün olan en kısa yolu seçmek suretiyle günde 250 mil yol kat ettiği tespit edilmiştir. Bu ve buna benzer birçok hadise hakkında evrim teorisinin söyleyebileceği hiçbir söz yoktur.) 

Canlıların erkek ve dişi olarak, birbirlerine ruhen, bedenen ve tohum ve yumurtaları ile tam bir uyum sağlayacak şekilde yaratılmalarını da evrim teorisi izah edemez. 

Her canlının kendisine lazım olan bütün gıda cinslerinin, o canlıya has yiyecekler içine miligramlarla hesaplanarak yerleştirilmiş olmasını da evrim teorisi izah edemez. 

Böyle örnekleri arka arkaya sıralayarak kitaplar değil, bir ömür doldurmak mümkündür. Milyonlarca tür canlıdan her birinin birbirinden hayret verici, ayrı ayrı maharetlerine topyekûn «içgüdü» ismini takarak her şeyi izah ettiğini sanmak, insanın kendi cehaletini veya körlüğünü ortaya sermekten başka hiçbir mana taşımaz. Fakat evrim teorisinin körlüğü bu kadarla da sınırlı kalmaz; görmediği veya görmek istemediği başka şeyler de vardır. 

Evrim teorisine inanan bir kişinin etrafımızdaki güzellik, rahmet ve şefkat nümuneleri karşısında başta görme duyusu olmak üzere her türlü his ve melekesini bir yana atması gerekir. Bu yüzdendir ki Darwin, teorisini geliştirdikten sonra, güzellikler karşısında heyecan duyabilme kabiliyetinden de fedakârlık etmek zorunda kalmıştır. (Aksi takdirde teorisini feda etmesi gerekirdi!) İşte kendi itirafları: 

Galapagos seyahati hatıralarımda, bir Brezilya ormanının ihtişamını seyrederken «insanın zihnini dolduran ve yücelten hayret, takdir ve sadakat gibi ulvi hisleri yeterince ifade edebilmeye imkân yoktur» diye düşündüğümü yazmıştım. İnsanın içinde, maddi vücudundan daha başka bir şeylerin de bulunduğuna o zamanlar inandığımı hatırlıyorum. Fakat şimdi en muhteşem manzaralar bile bende böyle hisler ve böyle bir kanaat uyandırmıyor. Haklı bir şekilde, renk körlüğüne müptela olmuş bir adama benzetileblirim.

(Francis Darwin (Ed.), The Autobiography of Charles Darwin and Selected Letters, s.65) 

İşte evrim teorisinin insanlığa hediyesi, Darwin'in kendi ifadesiyle, bir «renk körlüğü»nden ibarettir. İnsan böyle bir renk körlüğüne yakalanmaya görsün, nelerden mahrum kalmaz ki !.. 

Bir fecir manzarasının insan ruhunu gark ettiği huzura, gülün şirin tebessümüne, bülbülün mest eden nağmelerine tabiî seleksiyonun ne ihtiyacı vardır ? Darwin'in ispat edebildiği yegâne şey, insanın böyle ulvî hislere ihtiyaç duymaksızın hayvan gibi yaşayabileceği olmuştur ! 

Dahası var: evrim teorisinin renk körlüğüne müptelâ bir insan, koyunları ve inekleri kendisi için birer süt çeşmesi olarak yaratan, tavuğa ve arıya onun için en halis gıdaları imal ettiren, ağaçların elleriyle bin bir çeşit leziz meyveleri ikram eden, dünyayı onun için bir ev yapıp renk renk çiçeklerle süsleyen, petrolüne varıncaya kadar her türlü ihtiyacını milyonlarca sene öncesinden bu şirin evin «bodrumuna» depo eden, gökyüzüne ayı bir lâmba, güneşi bir soba olarak yerleştirip yıldızları mücevherat gibi dizen bir Rahmetin göz kamaştıran tecellilerini bile göremez. 

Evrimin renk körlüğüne müptelâ olan insan, bütün canlılarda hükmünü icra eden anne şefkatinin ne olduğunu, bu şefkati verenin mahlûkatını seven bir Rabb-i Rahîm olduğunu görüp sevinemez. Bir annenin yavrusunu göğsüne bastığı zaman duyduğu sıcak hisleri duyamaz, duysa bile kendisine bu hisleri vereni görüp bütün varlığını dolduran minnet ve şükran duygularını sunacak bir yer bulamaz. 

Böyle bir insan kendisinin bütün yaratıkların üzerinde, en şerefli bir mevkie sahip olduğundan habersizdir. Çünkü bu dünyada Kâinat Sultanının binbir izzet ve ikramla, nazlı bir şekilde ağırladığı saygı değer bir misafir olduğunu bilemez. 

Hepsinden kötüsü, böyle bir insan, ölüm karşısında teselliden mahrumdur. Çünkü bu dünyadaki misafirliğinden sonra bütün sevdiklerine dertsiz, elemsiz, ebedi bir saadet diyarında tekrar kavuşacağını bilemez. 

Boğazın muhteşem tepelerinden birine çıkardığınız bir öküz nasıl önündeki nefes kesen manzaraya hiç aldırmadan otlamaya koyulursa, «kazalar ve evrimler sonucu kendi kendine var olmuş» bir insan da, etrafındaki âlemin şirinliğinden zerrece etkilenmeksizin hayvan gibi (belki daha da kötü ve ızdıraplı) bir hayata kanaat etmek zorundadır. 

Mahlûkatın en şereflisi insana, evrim teorisinin layık gördüğü mertebe işte budur. 

Talip olan buyursun!

Twitter Hesabımız: https://twitter.com/EvrimEvirim
Archive.Org Hesabımız: https://archive.org/details/@darwin_ve_evrim_teorisi
Facebook Sayfamız: https://www.facebook.com/Charles.Darwin.ve.Evrim.Teorisi
Reddit : https://www.reddit.com/r/Darwin_Evrim_Teorisi/