Proteinler tesadüfen meydana gelebilir mi?

 İhtimaliyet hesapları ve kainata sığmayan rakamlar

Proteinler tesadüfen meydana gelebilir mi?

Hayatın, bundan milyarlarca yıl önce yeryüzünde ültraviyole ışınları, kozmik ışınlar, hararet, rutubet ve diğer birtakım sebeplerin yardımıyla tesadüfler neticesi ortaya çıkarak geliştiğini iddia eden evrimcilerle, gelin biraz «kumar» oynayalım. Bu oyunda, fevkalâde kompleks bir vücut yapısına sahip herhangi bir canlının değil, bir hücrenin de değil, fakat en basit bir canlı için lüzumlu olan proteinlerin tesadüfen meydana gelebilme ihtimallerini bulmaya çalışacağız. Bu arada, oyuna başlamadan önce evrimcilere, kimsenin yapmayacağı bir lütufta bulunacak ve cömertçe birtakım avanslar vereceğiz. Aşağıda 14 madde halinde sıralayacağımız bu avansların birçoğu yine aklın almayacağı muhallerden ibarettir. Fakat biz bunları yine peşin peşin, «etesadüfen olmuş» farz ederek oyuna başlayacağız. Görelim, evrim nazariyesi, bu muhallerin de yardımıyla nereye kadar gidebilecek : 

(1) Farz edelim ki, dünyanın iptidaî atmosferi, evrimcilerin tarif ettiği şekle tıpa tıp uymuş olsun. 

(2) Farz edelim ki, proteinlerin yapı taşlarını teşkil eden yirmi cins amino asidin hepsi, uygun oranlarda meydana gelmiş olsun.

(3) Farz edelim ki, bütün bu amino asidlerin hepsi, proteinlerde kullanılan «şol elli» tarzda teşkil edilmiş olsun. (Bu bahse ileride geleceğiz.) 

(4) Daha önce bahsini ettiğimiz, en basit cinsten hayali bir canlının yaşaması için gerekli olan 239 cins protein ortalama olarak 445 amino asid birimi ihtiva etmekteydi. Biz bu rakamı daha da düşürerek, yuvarlak bir hesapla, 400 amino asidli bir proteini ortalama bir protein molekülü olarak kabul edelim. 

(5) Farz edelim ki, yeryüzünde, suda ve havada bulunan bütün karbon, azot, oksijen, hidrojen ve kükürt atomları (bunlar amino asidlerin yapıtaşlarını teşkil eder), amino asid teşkilinde kullanılmış olsun. 

(6) Böylece meydana gelen amino asidlerin hepsi belli gruplara ayrılmış olsun. Ve her grupta, teşkil edilecek protein için lüzumlu olan sayı ve oranda amino asid mevcut bulunsun. 

(7) Farz edelim ki, bu gruplar, ültraviyole ışınlarının tahrib edici tesirinden mahfuz bulunsunlar. (Evrimcilere göre amino asidlerin, güneşten gelen ültraviyole ışınları vasıtasıyla teşkil edilmiş olması gerekmektedir. Ne gariptir ki, aynı ültraviyole ışınları, meydana getirdikleri tasavvur olunan hayatı mahvedici özelliktedir. Iptidai atmosferde ozon tabakası bulunmadığı için bu ışınlar yeryüzüne ulaşabiliyorlardı. Canlıların ortaya çıkmasıyla oksijenin üretilmeye başladığı ve bu suretle teşekkül eden ozon tabakasının ültraviyole ışınlarını emerek hayatı koruduğu iddia edilmektedir. Bu arada, yine iddiaya göre, iptidai canlılar suda meydana gelmiş ve bu suretle öldürücü ışınlardan korunmuştur. Bunun için, iptidai canlıların en az yüzeyden 10 metre derinlikte yaşamış olması icab eder. Fakat bu derinlikte yaşayan bakteri cinsinden iptidai canlıların oksijen üretme kabiliyetine sahip olmadıkları da bilinmektedir. Bu durumda, evrim teorisinin «Oksijen nasıl çıktı?» sorusuna verebildiği hiçbir tatmin edici cevap yoktur. Ama biz yine var kabul ederek devam edelim.) 

(8) Farz edelim ki, amino asidler, birbirleriyle otomatik olarak birleşmeler yapsınlar. (Bu da muhaldir, çünkü birleşme, ancak enerji sarfıyla mümkündür.) 

(9) Farz edelim ki, teşkil edilen her zincirde bir adet yer değiştirme mümkün olabilsin. 

(10) Farz edelim ki, bütün bir protein zincirinin teşkil edilmesi çok büyük bir süratle, saniyenin 30 milyon milyarda biri kadar bir zamanda meydana gelebilsin. (Bu, canlı vücudundaki protein teşkili süratinin 150 milyon milyar misli yüksek bir hızdır.) 

(11) Ayrı ayrı mevcut bulunduğunu farz ettiğimiz amino asid gruplarının her birinde, yine farz edelim ki, rasgele kurulan ve bir işe yaramayacağı anlaşılan bir zincir derhal bozulsun ve yerine derhal yenisi kurulsun. Ve bu işlem öyle akıl almaz bir süratle cereyan etsin ki, saniyede 30 milyon milyar zincir birbiri ardına kurulabilsin. (Bu, yılda 10²⁴-1 milyon milyon milyon milyon-zincir eder.) 

(12) Tesadüfün en ideal şartlarda işlediğini ve dışarıdan hiçbir müdahaleye maruz kalmadığını, en küçük bir aksilikle karşılaşmadığını ve sonsuz birleşmeler neticesi istenen zincir elde edildiği zaman bu işlemin birden bire durduğunu, elde edilen zincirin tekrar bozulmaksızın elimizde kaldığını farz edelim.

(13) En basit bir hayali canlı için gereken 239 cins protein elde edildiği anda bu proteinlerin, bir canlı vücudu teşkil edecek şekilde otomatik olarak bir araya geldiklerini farz edelim. 

(14) Bütün bu hesaplarda, dünyamızın yaşını, yuvarlak hesap olarak 5 milyar, kâinatın yaşını ise 15 milyar sene kabul edeceğiz.

Evrimcilere tanıdığımız bu 14 maddelik tavizler arasında, yeryüzeyi kabuğunda, suda ve havada bulunan bütün karbon, azot, oksijen, hidrojen ve kükürt atomlarının amino asid teşkilinde vazife almak üzere ve işe en yarayışlı oranlarda gruplara ayrıldığını farz ediyoruz. Saydığımız elementlerin dünyada mevcut atomlarının sayısını nazara alırsak, böylece 10⁴¹ (100 bin milyar milyar milyar milyar) grup teşkil edebileceğimiz ortaya çıkar. 

Tavizler listesinin 11'inci maddesini hatırlayalım: Bu amino asid gruplarından her birinin, senede 10²⁴ (trilyon kere trilyon) adet farklı zincir teşkil edecek şekilde ve akıl almaz bir süratle çalıştığını da farz ediyoruz. Bu rakamı, bütün amino asid gruplarına birden teşmil edersek, dünyada mevcut bütün bu element atomlarının, tam kapasite ile, senede 10⁶⁵ (100 bin trilyon trilyon trilyon trilyon trilyon) adet birbirinden farklı şekillerde zincir teşkil edebileceklerini tasavvur etmiş oluruz. 

Bir adım daha ileri gidelim. Bu işlem, dünyanın yaratıldığı andan itibaren başlayıp bugüne kadar devam etmiş olsun. Bu takdirde, 5 milyar senedir, şu ana kadar elde etmiş olacağımız farklı zincir sayısı, 10⁷⁵ (bin trilyon trilyon trilyon trilyon trilyon trilyonu) bulur ki, bu rakamı ancak 75 tane sıfırla ifade edebiliriz. Hayale sığmayacak kadar büyük bir rakam gibi gözüküyor, değil mi ? 

Hiç de öyle olmadığını az sonra hep birlikte göreceğiz. Evvela, 20 adet amino asidden elde edebileceğimiz, birbirinden farklı zincir şekillerinin yekûnu içinde bu rakam, oldukça küçük bir yer işgal eder. Tavizler listesinin 4'üncü maddesinde, 400 amino asid birimi ihtiva eden bir proteini, ortalama bir protein olarak kabul edeceğimizi ve hesaplarımızı bu faraziye üzerine bina edeceğimizi bildirmiştik. Bu oldukça mütevazi bir rakamdır, fakat mütevaziliği ile birlikte, önümüze, hayal gücümüzü zorlayacak kadar değişik kombinasyonlar serebilecek kabiliyettedir. 

20 cins amino asidden, her biri 400 adet amino asid ihtiva eden kaç tane değişik zincir teşkil edebileceğimizi hesaplamak için, 20'nin 400'üncü kuvvetini almamız gerekir. Bunu, 1'in sağına 520 tane sıfır koyarak ifade edebiliriz (10⁵²⁰) ! Bu kadar zincirden kaç tanesi işe yarayacak bir vaziyette teşkil edilmiş olabilir? 

Bu konuda kesin bir rakam ortaya koyabilmek imkânsızdır. Ancak benzer bir sistem üzerinde denemeler yaparak ondan çıkan neticeler üzerinde fikir yürütebiliriz. Nitekim ABD'de, «Biyolojide Ihtimaliyet Araştırmaları Merkezi» adlı bir kuruluşta, böyle bir deney alfabe ile yapılmıştır. Amerikan alfabesinin 26 harfi arasından 30 bin çekiliş yapılmış, böylece ortaya çıkan rasgele kelimeler arasından bir manâ ifade edenleri tek tek sayılmıştır. Sayım neticesinde, iki harfli 4890 adet mana ifade eden kelimenin çıktığı görülmüştür. Üç harf- li kelimelerde bu rakam 1113'e düşmüş, dört harflide 139'a, beş harfli kelimelerde 17'ye, altı harfli kelime- lerde 3'e düşmüştür. Bütün bu 30 bin harf arasında, 7 harfli sadece bir adet kelimenin bir manâ ifade edebildiği görülmüştür. 

Denemeden şu neticeye varılmıştır : harflerin rasgele sıralanmasında manâ ifade eden bir kelime ortaya çıkma ihtimali, ilâve edilen her bir harf için dörtte bir ile beşte bir arasındadır. Buna göre, 400 harfli bir kelimenin rasgele çekilişlerle manâ ifade edebilme ihtimali, 4⁴⁰⁰ ile 5⁵⁰⁰ de 1 arasında yer almaktadır. 

Amino asid alfabesi üzerinde çekiliş yaptığımıza ve bu alfabedeki harf sayısı 20 olduğuna göre, düşük olan rakamı tercih edelim, 4'ün 400'üncü kuvvetini, 10²⁴⁰ şeklinde ifade edebiliriz. (Bu rakamı telâffuz etmek için «trilyon» kelimesini 20 defa tekrarlamamız gerekir.) Yani, ancak 240 sıfırla ifade edebileceğimiz kadar çok sayıda 400 amino asidli zincir teşkil etmemiz gerekir ki, bunlar içinden bir tane işe yarar protein rastgele çıkabilsin ! 

Fakat evrimcilere bir taviz borcumuz daha var. maddede, teşkil edilen her zincir için bir yer değiştirme, veya hata düzeltme payı bırakacağımızı bildirmiştik. Bu payı hesaptan düşersek, 240 tane sıfırdan 4'ünü çıkarmamız gerekir ki, bu takdirde elimizde yine 236 adet sıfır kalmaktadır! 

Buraya kadarki hesaplarımızı kısaca özetleyelim : 
(1) Dünyanın bütün atomlarının, amino asid grup- ları halinde ve dünyanın kuruluşundan bu yana akıl almaz süratte çalışması halinde bugüne kadar teşkil edebileceği zincir sayısı : 10⁷⁵ (1'in sağına 75 sıfır koyuyoruz.) 
(2) 20 cins amino asid üzerine, her biri 400 amino asid ihtiva eden 10⁵²⁰ değişik zincir teşkil etmek mümkün. (Bunu da 1'in sağına 520 sıfır koyarak ifade ediyoruz.) 
(3) Bu rasgele birleşmelerde, işe yarar bir proteini ortaya çıkması ihtimali ise 10²³⁶ da bir (1'in sağında 236 sıfır). 
Bu hesapları birleştirelim ve şimdiye kadar elde ettiğimiz 10⁷⁵ zincir içinde, kaç tane işe yarar protein çıkmış olabileceğini araştıralım, Bunu, basit bir işlemle, 10⁷⁶ i, 10²³⁶ ya bölerek çıkarabiliriz. Elde edeceğimiz rakam 10-¹⁶¹ dir. Kısacası, trilyonlarca amino asidin 5 milyar senelik çabalaması hiçbir netice vermemiş, bir tek işe yarar protein dahi ortaya çıkmamıştır. Bütün bu rasgele faaliyetler içinde kör tesadüfün bir tek işe yarar protein elde edebilme ihtimali yüzde bir değil, binde bir değil, milyonda bir de değil, yüz bin trilyon trilyon trilyon trilyon trilyon trilyon trilyon trilyon trilyon trilyon trilyon trilyon trilyonda birdir ! Başka bir tabirle, dünyamızın ömrünün, bu saydığımız trilyonlarca misli kadar bir zaman daha geçse, eline verdiğimiz bu kadar imkânlarla tesadüf, belki bir tane protein ortaya çıkarabilir! 

Daha değişik bir mukayese ile ifade etmeye çalışalım. Tek hücreli bir canlıyı, kâinatın bir ucundan diğer ucuna doğru yola çıkardığımızı farz ediyoruz. Bu canlı, senede bir santim yol kat etmek üzere, bütün kâinati bir uçtan bir uca 10 bin trilyon trilyon senede alabilir. (Kainatın bugün hesaplanan çapı, 20 milyar ışık yılıdır ki, bu da 10²⁸-10 bin trilyon trilyon-santimetre eder.) 

Tek hücreli yolcumuz mütevazi adımlarla bu seyahatine devam ederken, dünyadaki amino asid grupları da kör tesadüfün kılavuzluğunda hummalı faaliyetlerini sürdürsünler. Yolcumuz käinatın öbür ucuna ulaşır, hatta 20 bin trilyon trilyon senede tekrar başlangıç noktasına da döner, fakat dönüş yolunda, dünyamıza şöyle bir uğrayacak olsa, tesadüfün halâ bir tek protein imal edebilme gayreti içinde çırpındığını görür ! Aradaki muazzam farka dikkati çekmek isteriz : tek hücreli canlının yılda 1 cm hızla kâinat seyahatini iki tane trilyon kelimesi ile ifade ederken, dünyanın 5 milyar senelik yaşı içinde bir tek işe yarar protein zincirinin tesadüfen teşkil edilebilme ihtimalini, trilyon kelimesini 13 defa tekrarladığımız kesirli hesaplarla ancak belirtebiliyoruz. 

Tek hücreli canlıya bu defa çok büyük bir görev verelim. Kâinatın bütün atomlarını, teker teker käinatın bir ucundan öbür ucuna taşısın. Bir atomu käinatin bu ucundan alsın, götürüp diğer ucuna bıraktıktan sonra geri dönüp ikincisini alsın ve böylece, käinatta mevcut olduğu hesaplanan 10⁷⁹ atomun hepsini oraya yığsın. Tek hücreli canlı bu işin altından 100 milyar tril- yon trilyon trilyon trilyon trilyon trilyon trilyon trilyon senede kalkabilir. (10⁷⁹ X 10²⁸ = 10¹⁰⁷.) Fakat bu kadar uzun zaman içinde tesadüf, halâ bir tek proteini inşa edemez, Daha önce sıraladığımız akıl almaz imkânlara rağmen tesadüfün bir tek protein imal edebilme şansi 10¹⁷¹ senede birdir. (Senede 10⁶⁵ değişik zincir elde edilir ve işe yarar zincir elde etme ihtimali 10-²³⁶ olursa, 10⁶⁵ + 10-²³⁶ = 10¹⁷¹ sene eder.) Bu rakamı, tek hücreli canlının bütün kâinatı bir noktaya toplama zamanına bölersek, karşımıza 64 sıfırlı bir rakam çıkar. (10¹⁷¹+ 10¹⁰⁷ = 10⁶⁴.) Yani, sözünü ettiğimiz fevkalâ- de imkânlar içinde bir tek protein tesadüfen meydana gelinceye kadar, tek hücreli canlımız bütün kâinati 10 bin trilyon trilyon trilyon trilyon trilyon defa bir uçtan öbür uca taşır ! 

Dünya üzerindeki bütün elverişli atomları kullanmak suretiyle dünyanın yaratılışından bu yana geçen zaman içinde bir tek proteini tesadüfen elde edebilme şansının, 10¹⁷¹ de bir olduğunu böylece görüyoruz. Fakat iş bu kadarla da bitmemektedir. En küçük hayali bir canlı için en az 239 proteine ihtiyaç bulunduğunu daha önce zikretmiştik. Bu durumda, 238 ayrı proteinin daha, tıpkı bu ilk protein gibi aynı işlemlerden geçerek ortaya çıkması icab etmektedir. Böylece 239 proteinli seriyi tamamlayabilme şansı kaçta kaçtır? İkinci proteinin tesadüfen meydana gelme ihtimali, tıpkı birinci protein gibi, 10⁵²⁰ de birdir. Fakat bu ikinci protein, geriye kalan 238 proteinden herhangi biri olabilir. Bunun için, formülü 10⁵²⁰ de 238 olarak değiştirelim. Üçüncü proteinin meydana gelme ihtimali ise, 10⁵²⁰ de 237'dir. Dördüncü protein için bu rakam 10⁵²⁰ de 236, beşincisi için 10⁵²⁰ de 235, ... ilh. olduğuna göre, bütün bu rakamları birbiriyle çarparak toplam 239 proteinin tesadüfen ortaya çıkma ihtimalini tesbit edebiliriz. 

Yine ortaya çıkacak her zincir için bir düzeltme payı bırakalım. Hatta çok daha ileri giderek, diyelim ki, her protein için bir trilyon ayrı zincirden herhangi bir tanesi işimizi görsün. Böylece ortaya çıkan rakamda çok çok büyük bir tenzilât daha yapmış olalım. Yine de 238 proteinin arka arkaya dizilebilmesi şansı, 10¹¹⁹⁵⁴⁰ ta birden fazla çıkmayacaktır. Yani 119.540 tane sıfırı 1'in arkasına sıralayacağız ! 

Bunun üzerine ilk proteinin tesadüfen ortaya çıkma ihtimalini de (10²³⁶ da bir) eklediğimiz zaman, sıfırların adedi 119.776'ya çıkacaktır. Bunun kaç tane kâinat ömrü demek olduğunu tasavvur edebilmekten hayal gücümüz dahi âciz kalır. Fakat yine de çok kaba bir fikir vermiş olalım : 

Dünyanın yaratılışından bu yana meydana gelmiş olduğunu farz ettiğimiz zincir sayısını 75 sıfırla ifade etmiştik. Bu 75 sıfırı yukarıdaki rakamdan çıkarırsak, hâlâ elimizde 119.701 sıfırlı bir rakam kalır. İşte bu rakam kadar kâinat ömrü geçmiş olması gerekir ki, kör tesadüf, 239 proteinli seriyi tamamlayabilsin. Bu rakamı telâffuz etmek ister miydiniz ? 

«Trilyon» kelimesini 9.975 defa tekrarlayın. Durup dinlenmeksizin yaklaşık iki saatinizi alacak bu işlemden sonra çıkacak rakamı, 10 ile çarpmak zorunda kalacaksınız ! 

Böylece mukayeseler kurmak suretiyle ortaya çıkan rakamın büyüklüğü hakkında fikir verme imkânını da kaybetmiş bulunuyoruz. 100 bin sıfırlı bir rakam ile ne kâinatın ömrü, ne kâinattaki atom sayısı, ne de tek hücreli canlının kâinat seyahati arasında çok uzaktan da olsa bir benzerlik bulup arada karşılaştırmalar yapmak mümkün değildir. 

Bu ve buna benzer hesapların Darwin'i hiç ilgilendirmediği aşikârdır. Proteinlerin yapısı ve hayati fonksiyonları hakkında bugün bilinen pek çok şey, bir asır öncesinin meçhulüydü. Bundan başka, Darwin'in matematikle arasının iyi olmadığını da daha önce kendi beyanlarından takip ettik. Böyle bir katılmış bilgisizlik sebebiyledir ki Darwin, yeryüzünde hayatın meydana gelişine, bir maymunun televizyon cihazına bakışından pek farklı olmayan bir sathi nazarla bakmış ve birkaç basit izahla her şeyi hallediverdiğini sanmıştır. Hayatın tesadüflere bağlı olarak ortaya çıkışı ve sayısız evrimler geçirişine inanmanın ilk bakışta zor olduğunu kaydeden Darwin, «Ancak bütün bunların çok ağır bir şekilde cereyan etmiş olduğunu dikkate alırsak mesele kalmaz» demektedir. 

Oysa sayfalardır yaptığımız hesaplarda, tesadüfün eline 14 maddelik koca bir taviz listesini de verdikten başka, bütün olayların akıl almaz bir süratte cereyan ettiğini farz ettik. Fakat 100 bin sıfırla ifade edilecek kadar çok sene içinde, en basit bir hayalî canlının hayatına lüzumlu proteinleri, evrim inanışının ilâhı «tesadüf» yine de ortaya çıkaramadı !


<<< Önceki Sayfa <<<